Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin yerel seçim yenilgisinin ardından 16 yurt dışı gezisi yaptı.
İsrail-Gazze savaşı, Erdoğan’ın dış temaslarındaki söyleminin omurgasını oluşturarak “Ekonomimiz iyi” mesajını veriyordu.
Türkiye, Hamas’ı uluslararası alanda nitelendirme biçimi nedeniyle Batılı müttefikleri tarafından birçok kez eleştirildi. Avrupa Komisyonu’nun Türkiye 2024 raporunda Ankara’nın Hamas’a verdiği destek, Türkiye’nin AB’deki öncelikleriyle çelişen göstergelerden biri olarak değerlendirildi.
“DIŞ POLİTİKA KULLANDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazze savaşı bağlamında diplomatik trafiğini, Hamas’a ilişkin açıklamalarını ve yurt dışı temaslarını değerlendiren Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç, 31 Mart yerel seçimleri sonrasında ekonomik krizin ağırlaştığını, siyasi muhalefetin güçlendiğini ve baskıların arttığının altını çizdi. hükümete karşı arttı. Koç, “Erdoğan hükümeti, geçmişte olduğu gibi, iç politikadaki ekonomik ve siyasi sorunları yönetmek için dış politikadaki gelişmeleri bir araç olarak kullanma eğiliminde.” dedi.
“Filistin ideolojik bir arazide”
Koç, şunları söyledi: “Erdoğan, İsrail-Hamas savaşı, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS zirveleri gibi dış politika konularına vurgu yaparak iç siyasi ve ekonomik krizi arka planda bıraktı. Gazze’deki insani krize yönelik sert söylem, Filistin’e ideolojik zeminde tabana hitap edecek şekilde desteğin inşa edilmesi ve uluslararası platformlarda yürütülen aktif diplomatik trafik, Türkiye’nin “büyük ve güçlü ülke” algısını güçlendirmeyi amaçlıyordu. . “Bu strateji, kamuoyunun dikkatini ekonomik krizden uzaklaştırmaya ve hükümetin dış politika alanındaki liderliğini vurgulamaya dayanıyor” dedi.
“EKONOMİ İKİNCİL ÖNEMDEDİR”
AKP’nin Hamas’a verdiği destek ve İsrail karşıtı açıklamalarının sadece “Filistin yanlısı bir duruş” olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin “dış tehditlere karşı bağımsızlığını koruma” mücadelesi olarak da sunulduğunu belirten Koç, şunları kaydetti: toplumsal sorunlar, ‘uluslararası tehditler’. ‘mücadele’ bağlamında ikinci plana atılmıştır. “Hükümet, iç dış politika hamlelerini ‘Türkiye’nin varoluş mücadelesi’ olarak çerçeveleyerek milliyetçi ve muhafazakar tabanı sağlamlaştırmayı hedefledi” dedi.
‘DIŞ GÖRÜNÜMÜN GÖLGESİNDE İÇ’
Koç şöyle devam etti: “Örneğin ABD’nin Türkiye’ye Hamas konusunda yaptığı uyarılar, onları dış müdahaleye ve bağımsızlığa tehdit olarak sunarak hükümetin konumunu güçlendirmenin bir aracı olarak kullanıldı. Erdoğan hükümetinin 31 Mart sonrası dönemdeki temel stratejisi, iç siyasi krizleri dış politika gelişmeleriyle gölgelemek oldu. “Türkiye’nin uluslararası alanda ‘yaşam mücadelesi’ verdiği algısı, ekonomik ve siyasi sorunların tartışılmasının ikinci plana atılmasına yönelikti.”
O ZİRVEDEN O ZİRVEYE
AKP hükümeti, derinleşen ekonomik krize çözüm bulamazken, Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 24. Devlet Başkanları Zirvesi’ne katıldı ve BRICS zirvesi kapsamında düzenlenen “Genişletilmiş BRICS+ Oturumu”nda eksen kayması yaşandı. Konuyla ilgili Cumhuriyet’e konuşan TEPAV Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz, açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS ile bu kapsamdaki temaslarına ilişkin konuşması. Bunun “güvensizlik” yarattığını söyledi.
“GÜVENSİZLİK YARATILIYOR”
Yılmaz, şunları söyledi: “Uluslararası işbirliğinin orta ve uzun vadede nasıl devam edeceğini net bir şekilde ortaya koymak gerekiyor. Asıl önemli olan, nasıl bir gelişmenin içinde yer alacağımızdır. Bunları belirlemeli ve geliştirmeliyiz. stratejiler öneriyorum.”
“BELİRSİZLİK DERİNLEŞİYOR”
Türk ekonomisinin yapısal sorunlarının ağırlaştığını belirten Yılmaz, TÜİK ve bakanlıkların erozyona uğradığına dikkat çekerek, Orta Vadeli Program’ın üçüncü yılına girmesiyle birlikte kurumsal yapıların güçlendirilmesinde sorunların devam ettiğini söyledi.
Yılmaz, “Şu anda programı yeterli görmüyorum. Orta vadeli programa baktığınızda çok şey yazılıyor ama öncelikler net değil. 2025 enflasyon hedefi şu anda yüzde 48,6. 2025 hedefinden daha 2025’e varmadan yüzde 50 sapma, “2025’te ne olacak” öngörülerinin yanlışlığını ortaya koyuyor. Enflasyonu hızlı bir şekilde düşürmek ve büyümeyi sürdürülebilir bir yapıya döndürmek mümkün mü? Belirsizliğin olduğunu düşünüyorum. içgörü” dedi.
“ANA SORUN GELİR EŞİTSİZLİĞİ”
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ekonomiyi önceliklendirecek mekanizmaların bulunmadığına işaret eden Yılmaz, Türkiye’nin şu anda temel sorununun gelir eşitsizliği olduğunu söyledi.
Yılmaz, şöyle konuştu: “2025 yılı için ekonomideki belirsizliklerin nasıl yönetileceğine dair somut bir program eksikliği olduğunu düşünüyorum. 2025 yılı için bunu tehlikeli buluyorum. Mali adaleti nerede sağlayacağız? 2024 bu anlamda parlak bir yıl olmadı. Ekim sonu itibarıyla yoksul vatandaşların korunmasına ayrılan miktar toplam bütçenin yüzde 3’üne ulaştı.” “Söylenen ve beklenen ile yaşananlar arasındaki fark bir güvenlik sorunu yaratıyor” dedi. ANKARA