Kanser tedavisi gören hastalara kalp sorunu uyarısı

genişletmek

Kemoterapide kullanılan bazı ilaçların kalbe ciddi etkileri olmazken, bazıları kalp fonksiyonuyla ilgili ciddi yan etkilere neden olabiliyor. Araştırmalar hastaların %20’sinde kalp sorunları olabileceğini ve %7-10’unda kalp yetmezliği gelişebileceğini tahmin ediyor. Ayrıca kemoterapi gören hastaların kalp-damar hastalıkları riskinin yüksek olduğu yaşlarda olması da riski arttırmaktadır.

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Güngören, kanser hastalarında kalp kontrollerinin önemine değindi. Güngören, “Kanser tedavisi sırasında en sık görülen yan etki kalp yetmezliğidir. Kemoterapi ilaçlarına bağlı kalp yetmezliği genellikle ciddi olmasa da bazen kemoterapiye ara verilmesini gerektirecek kadar şiddetli olabilir. Hastada ciddi kalp yetmezliği gelişirse kemoterapi durdurulabilir veya doz azaltılarak devam edilebilir. “Kalp yetmezliğinde ilaç tedavisine başlanırken, kardiyoloji ve onkoloji uzmanlarının ortak kararıyla tedavi sonrasında kemoterapiye devam edilebilir” dedi.

Nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, çarpıntı, kilo alma ve bacaklarda ödem gibi yeni şikayetlerin ortaya çıkması durumunda derhal bir kardiyoloji uzmanına başvurmalısınız. Kanser hastalarının bu rahatsızlıkları ihmal etmemelerinin, mevcut hastalıklarının bir parçası olarak algılamalarının çok önemli olduğunu belirten Doç. Kemoterapiye bağlı oluşabilecek yan etkiler Kemoterapi ilaçlarının kalbe yan etkileri; kalp yetmezliği, kalp damar tıkanıklığı, kalp krizi, hipertansiyon, aritmiler ve perikardiyal inflamasyondur.Yan etkilerin hangi hastalarda ortaya çıkabileceğini net olarak belirtmek mümkün değildir. Ancak kemoterapi öncesi kardiyolog tarafından risk değerlendirmesi yapılarak risk altındaki hastalar belirlenebilir ve yüksek riskli hastalara tedavi başlanarak bu yan etkiler önlenebilir. esas olarak EKG değerlendirmesi ve ekokardiyografi incelemesini gerçekleştirdik” dedi.

Hastaların düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli olarak sınıflandırıldığını vurgulayan Fatih Güngören, şöyle konuştu: “Yüksek ve çok yüksek riskli hastaların tedavilerine başlanıyor ve dikkatle takip ediliyor. Kalple ilgili yan etkiler kemoterapi aldıktan sonraki birkaç saat içinde veya kemoterapiden sonraki haftalar veya aylar içinde ortaya çıkabilir. Bu nedenle hastaların kemoterapi tedavileri tamamlansa dahi kardiyolog tarafından takip edilmeye devam etmeleri gerekecektir” dedi.

Kemoterapi öncesinde tüm hastaların kalp yetmezliği belirtileri konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayan Fatih Güngören, şöyle konuştu: “Nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, çarpıntı, kilo alma ve bacakta ödem gibi yeni bir şikayet ortaya çıkması durumunda derhal bir uzmana başvurulmalıdır. Hastaların bu bozuklukları mevcut hastalıklarının bir parçası olarak algılayıp ihmal etmeleri büyük bir yanılgıdır.İhmal edilirse, kanser tedavisi iyileşmeye doğru ilerlerken hastalar kalp problemlerinden ölebilir” dedi.

Fatih Güngören, bazı kemoterapi ilaçlarının kalp üzerindeki etkilerinin kalıcı olduğunu ancak çoğunun kalıcı olmadığını ve tedaviyle iyileştirilebildiğini söyledi: “En sık görülen yan etki kalp yetmezliğidir. Kemoterapi ilaçlarına bağlı kalp yetmezliği genellikle ciddi olmasa da bazen kemoterapiye ara verilmesini gerektirecek kadar şiddetli olabilir. Hastada ciddi kalp yetmezliği gelişirse kemoterapi durdurulabilir veya doz azaltılarak devam edilebilir. “Kalp yetmezliğinin tedavisine yönelik ilaçlara başlanıyor ve kardiyoloji ve onkoloji uzmanlarının ortak kararıyla tedavi sonrasında kemoterapiye devam edilebiliyor” dedi.

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Güngören sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm kanser hastalarına tanı anında ve kemoterapi öncesi mutlaka kardiyovasküler risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Kemoterapi sırasında ve sonrasında düzenli olarak kalp kontrolleri yapılmalıdır. Hastalar kardiyovasküler risk durumları hakkında bilgilendirilmeli ve gelişebilecek semptomlar konusunda bilgilendirilmelidir. “Kemoterapi sırasında ve sonrasında gelişen kardiyak yan etkilerin erken tanı, tedavisi ve gerekli önlemlerin alınması, hastaların daha uzun ve sağlıklı yaşaması için büyük önem taşıyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir